Kayıtlar

Erik mi ? Mandalina mı ?    Çok tuhaf bir başlık olduğunu kabul etmek zorundayım, evet... Bugün ki sizlere bahsetmek istediğim konu ise yetinmekti. Neden böyle bir giriş yaptım? Çünkü kendimin, çevremin yaşadıklarından, isteklerinden gördüğüm ve bunları bir genele vurduğumda bir sonuç çıkardım ki, pek yanlış olduğumu düşünmüyorum.      Geçen haftalar boyunca nasıl insanın kendini daha mutlu hissedebileceğini kendi nacizane fikirlerimle anlatmaya çalıştım ki bu hafta da buna devam edeceğim ama sonra çizgimi değiştireceğime söz veriyorum ben bile sıkıldım belli bir ara, başka konulardan bahsetmek daha iyi olur. Evet, daha fazla konuyu uzatmadan başlıyorum.     Bana göre insanoğlu gerçekten yetinmeyi bilmeyen bir canlı; hep daha fazlasını isteyen, gözünü de gönlünü de doyuramayan ve hep bir şeyler uğruna bazı güzellikleri göremeyen nefes alangillerdeniz. Bende buna dahilim, dahildim. Ama sonraları gördüm ki bazen yetinmeyi bilmek, şükretmeyi bilmek insanı daha rahatlatıyor, d
Kabul      Merhabalar, geçen hafta size fazlalıklarınızdan, yüklerinizden kurtulmaya başlayın. Yavaş ama emin adımlarla çıktığınız bu yolda her bir yükü bıraktıkça daha rahat yola devam edeceğinizi, yaşamınızın daha rahat ve huzurlu geçeceğini anlatmaya çalışmıştım. Bu hafta da bunu anlatmaya elimden geldiğince devam edeceğim. Ama bu hafta biraz daha manevi duygulara, aşkla ilgili arınmadan bahsedec e ğim.      Herkes sevmek, sevilmek, aşık olmak ister. Mutlu olmak ve gerçekten mutlu olduğu o insanı mutlu etmek ister. Ama her zaman işler böyle gitmez, bir kadın hayatında ki erkeğe aşık olmuş olabilir ama bu onunla hiç kavga etmediği yada onun her huyunu sevdiğini göstermez. İşte bu noktada çok önemli bir çizgi vardır. O insanın o davranışlarını elinden geldiğince olumlu olmasını sağlamalıdır. Peki neye göre olumlu ? Kime göre olumlu ?      Bir şeyin size doğru gelmesi herkes için doğru olması gerektiği anlamına gelmez, gelmemelidir. Ama tabi ki herkes için olan doğrular da

HURDACI

HURDACI   Bu afta ki yazımda yine içimi boşaltmak isteyerek yazmak isterken, ne hakkında yazmalıyım diye tabi ki düşünüyordum. Bir akşam yine yollar da olan ben, işten eve dönerken bir ses duydum.  ' Hurdacıııı ' Tam da ara sokaklardan dolanarak evime ulaşmaya çalışırken bu ses beynimde bir etki uyandırdı. Daha önce de çok fazla duyduğum bu kelimenin beni şu zamanlarda neden bu kadar etkilediğini düşünürken, son zamanlarda çok benimsediğim veyahut benimsemek istediğim MİNİMALİZM duygum depreşti. Evet bu konu çook uzun ve çok zaman gerektiren bir konu olmakla beraber bunu burada sizlerle paylaşacak kadar çok fazla bilgim olduğunu düşünmüyorum. Bu konuda kendimi geliştirmeye çalışıyorken belki günün birin de bahsedebilirim. Neyse konumuzdan çok uzaklaşmayalım..   O sesi duyduktan sonra da şunu düşündüm; Aslında hayatlarımızda kendimize boşuna yük ettiğimiz, evimizi, beynimizi, kalbimizi doldurduğumuz o kadar gereksiz şey var ki... Tüm bunlardan yavaş ve emin adımlarla

Seçim Senin

Resim
Hoşgeldiniz       Geçen hafta tam da bugün kendime bir söz vermiştim o sözümü tutmakla ilgili olarak, bu hafta ne yazısı yazsam diye düşünüyordum. Tam da bu esnada Levent metrosundan inmiştim ve içecek bir şeyler almak için hemen orada ki  Alışveriş merkezine girmeye karar verdim üstelik çok yorgundum da biraz dinlenmeyi de düşünürken bir ses duydum... ' Hoş geldiniz' diye bir ses, döndüğümde; güzel, hoş bir güvenlik görevlisi tüm içtenliğiyle ve güler yüzlü  haliyle karşımdaydı... O an ki sıcaklık tüm bedenimi sarmıştı ki saniyeler içinde şu soralar aklıma gelmişti;   Ne zaman, nasıl bu kadar benliğimizi saran özelliklerimizi yitirdik?  Neden eskiden olduğu kadar insanlar birbirine anlayışlı ve iyimser yaklaşmıyor?   Benim gibi diğer insanlar da gün geçtikçe gelişen teknoloji ile kendini makineleşmiş ve duygularının her geçen gün azıldığını hissedebiliyor mu ?     Orada o kadının Bu kadar iyimser bir şekilde insanlarla iletişim kurmasını o kadar beğendim ki.
                                                                  BAŞKA ZAMAN    İnsanoğlu, ertelemeyi çok sevdiğinden midir, çok fazla üşengeçliğinden midir ya da hayatın koşuşturması içerisin de zaman yetersizliğinden veyahut zamanı iyi kullanmasını bilmemesinden midir nedir? sürekli kafasında ki planlarını o kadar ertelemeye meyillidir ki bir bakarsınız o planlar yıllar geçmiş hayal olarak kalmış olur aklınızda... Bunu hak ediyor muyuz? diye sorduğumda kendime EVET! bence hak ediyoruz. Çünkü emek vermeden başarı olmasını istiyoruz, çok yiyip zayıf kalmak, çok ders çalışmadan birinci olmak, güvenmeden aşık olmayı düşünüyoruz, istiyoruz. Hayatta her şeyin bir amacı olduğuna inananlardanım bende, şu erteleme huyum olmasa çok daha başarılı olacağımı biliyorum. Şimdi burada kendime söz veriyorum bunu ister  kimse okumasın ister zamanın birinde milyonlara ulaşsın; kendim için ve okuyan bir kişi için örnek olması adına şimdi başlıyorum. Beni tanıyanlar bilir ki iletişim benim için çok